#eigengrauröportajlar

Röportaj:

Güliz Karaköse

 

#eigengrauröportajlar

 

Araştırmacı ve sanatçı Cevdet Mehmet Kösemen ile sanat yolculuğu üzerine konuştuk.

 

 

Bize kendini nasıl tanımladığından ve sanat yolculuğuna nasıl başladığından bahsedebilir misin?

 
Çocukluktan süre gelen merakım sayesinde garip canlılara ilgiliydim. Dinozorlar, sürüngenler, böcekler ve doğa ile ilgili kitaplar okurdum. İnsana daha az benzeyen şeyleri çok merak ederdim. Babam fotoğrafçı, dedem mühendisti. Benim ailemden öğrendiğim en önemli derslerden biri “Bir şey bitmeden bitmiş gibi davranma.” idi ve bu çok önemli. Çocukluğumda başlayan merakım hiç ölmedi. O nedenle paleoartist veya paleontoloji meraklısı kimliğimle bir şeyler üretebildim. Büyüdüm, üniversitede film okumaya başladım. Ama sonra üniversite eğitimimi güzel sanatlar bölümünde bitirdim. Resim yapmak beni çok cezbediyordu. Gerçeküstü resim pratiğim var diyelim. Bir de mimari, Türkiye’de bazı azınlıkların tarihi ve çeşitli biyografiler üzerine araştırma kitapları yazıyorum.

 

 

 

Biyoloji, evrim, dinozorlar ve sürüngenler dünyasına girişin nasıl oldu? Yani o merakın nasıl başladı?

 

 
Çocukluktan gelen merakımla bir sürü zooloji ve doğal tarih kitabı okumaya başladım. Beni en çok cezbeden şey canlıların evrimi sırasındaki birtakım kaidelerdi. Evrime yapısal olarak bakabilmek ve birtakım özelliklerin nasıl geliştiğini anlayabilmek bana çok zevk vermişti. Sonra ben de resim çizerken o tarz espriler yapmaya başladım. Mesela “Kutup ayısı 10 milyon yıl sonra tamamen denizde yaşayan bir canlıya dönüşse nasıl olur?” Diye düşünürdüm. Kutup ayısını beyaz köpek balığı gibi ama kısa pençeleri ve yüzgeçleri de olan bir deniz ayısı gibi çizerdim. Buna “Spekülatif evrim” ya da “spekülatif biyoloji” deniyor. Bu şekilde egzersizler yapmak çok güzel bir şey. İnsanı daha yaratıcı kılıyor ve merakını canlı tutuyor.

 

 

Sembolizm ve sürrealizm gibi eğilimlerin, mitlerin ve hikayelerin güncel dünyada nasıl bir yeri var sana göre?

 

Sembolizm, sürrealizm gibi gerçek dışı ama gerçeğe temelli tasvir şekilleri günümüzde bence çok önemli. Çünkü zaten fotoğraf sayesinde resmin gerçekçi olma misyonu bir alt kademeye alınmış durumda. Ama insan kendi içindeki merak unsurlarını kaşımak isterse gerçeküstü resim ya da sembolik resim günümüzde çok etkili. Hatta bence resim sanatının söyleyebileceği en önemli şeylerden birini söylemiş oluyor.

 

“Gerçeküstü resmin iyi olması için yapan kişinin durmak bilmez bir sapkınlık ve bir merak sonucu üretmesi lazım.”

 

Sembollerin zorlanmaması lazım. Zorlanan sembol pek işe yaramıyor bence. Zaten bir mesaj vermek zorunda değilsin. Çünkü günün sonunda iyi bir sanatçı yaptığı eserlerin tümüyle değerlendiriliyor. Sembollerin ne olabilecekleri o zaman görülüyor. Ama yaparken bunu çözemiyoruz.

 

Geçmiş, günümüz ve gelecek arasında nasıl bir bağ kuruyorsun. Hayata ve zamana dair düşüncelerin neler?

 

 

“Ben kişisel olarak zamanın zaten olup bittiğini düşünüyorum. Biz sadece tek yönden görüyoruz.”

 

 

 

 

O da iyi bir şey bence. Çünkü yaptığımız şeyler hiçbir zaman unutulmuyor. Bu benim dünyaya karşı kişisel ve biraz da mistik bakma şeklim. Geçmiş, gelecek ve günümüz insanın kişisel olarak tefekkür etmesi gereken şeyler. Dürüst olarak bakılması gereken şeyler.

 

 

 

Daha fazlası için;